Çocuklarda Anksiyete Nedir?
Çocuklarda anksiyete, genellikle kaygı olarak adlandırılan bir duygudur. Anksiyete, belirli bir tehlike veya stres kaynağı olmadığında bile ortaya çıkabilen yoğun bir endişe hali olarak tanımlanabilir. Korku ile karıştırılmaması gereken kaygı, bilinçli olarak tanımlanamayan tehditlere karşı verilen bir içsel huzursuzluktur. Örneğin, bir çocuk köpekten korkuyorsa bu durum korku olarak tanımlanabilir; ancak belirli bir neden yokken hissedilen kaygı, anksiyete olarak adlandırılır.
Bu durum, çocukların psikolojik ve sosyal uyumlarını bozacak düzeye ulaştığında anksiyete bozukluğu olarak tanımlanır. Anksiyete, belirli oranda hissedildiğinde faydalı bile olabilir; çünkü tehlike anında alarm görevi görerek bireyin önlem almasına yardımcı olur.
Çocukların duygusal gelişimlerinde anksiyete önemli bir yer tutmaktadır. Çocuklar çevresindeki olayları, ilişkileri ve yeni durumu anlamaya çalışırken, ebeveynlerinin ve diğer çevresindeki bireylerin tutumları kaygı düzeylerini de etkilemektedir. Bu nedenle çocukların anksiyete düzeylerini anlamak ve yönetmek için ebeveynlerin bilinçli olması hayati önem taşır.
Anksiyete Neden Olur?
Çocuklarda anksiyete nelerden kaynaklanır? Bu sorunun cevabı, çocukların yaş grubuna göre değişiklik göstermektedir. Örneğin, 0-1 yaş grubundaki çocuklarda ebeveynin yokluğu, gürültülü ortamlar ya da temel ihtiyaçlarının karşılanmaması kaygıya yol açabilir. 1-3 yaş aralığında, bakımını sağlayan kişinin yokluğu veya yabancılarla karşılaşma gibi durumlar kaygıyı artırabilir.
3-6 yaş aralığında ise karanlık, hayvanlar, hayali yaratıklar gibi durumlar çocukların korkularını artırabilir. Ayrıca, ailede yeni bir kardeşin doğması veya çevresel değişiklikler de kaygıyı tetikleyebilir. 6-7 yaşındaki çocuklarda ise okula başlarken yaşanan ayrılık kaygısı, arkadaş edinme zorluğu ve başarı kaygısı gibi faktörler anksiyetenin temel nedenleri arasında yer alır.
Anksiyete, ayrıca çocukluk yıllarında maruz kalınan olumsuz tutumlar, alaycı davranışlar ya da cezalandırmalar sonucunda da gelişebilir. Çocukların içsel çatışmaları, stres ve baskı durumları anksiyetenin artmasına yol açabilmektedir. Dolayısıyla, çocukların çevresindeki insanlarla olan iletişimleri ve ilişkileri de anksiyete düzeylerini belirleyen önemli bir unsurdur.
Çocuklarda Anksiyete Belirtileri
Anksiyete bozukluğu yaşayan çocuklar, genellikle huzursuzluk, aşırı heyecan, endişe, zihin durması hissi ve denetim kaybı gibi ruhsal belirtiler gösterirler. Bu belirtiler, çocukların sosyal hayatını etkileyerek, arkadaş edinme zorlukları ve akademik başarı düşüklüğü ile kendini gösterir. Ayrıca, bazı çocuklar kaygıları nedeniyle eğlenceli aktivitelerden kaçınabilir ve grup içinde kendilerini ifade etmekte zorlanabilir.
Bunların yanı sıra bedensel belirtiler de anksiyete ile ilişkilidir. Kalp atış hızının artması, kas gerilmesi, terleme, uyku bozukluğu gibi fiziksel semptomlar yaşanabilir. Bu semptomlar, çocukların günlük yaşamlarını zorlaştırabilir ve uzun vadede daha ciddi psikolojik sorunlara yol açabilir.
Çocukların anksiyete düzeylerini anlamak için dikkat edilmesi gereken unsurlardan biri, normal kaygı ile anksiyete bozukluğunun ayırt edilmesidir. Eğer kaygı, çocuğun işlevselliğini bozacak kadar şiddetli ise, profesyonel bir destek alınmasına gereksinim vardır.
Çocuklarda Anksiyete Tedavi Yöntemleri
Anksiyete tedavisinde çocukların yaşadığı kaygıların ne kadar etkili olduğunu değerlendirmek önemlidir. Eğer kaygı, çocuğun sosyal hayatını olumsuz etkiliyorsa, profesyonel yardım almak bir zorunluluktur. Genellikle ilk tercih edilen yaklaşım psikoterapi olmaktadır. Psikoterapinin temel teknikleri arasında bilişsel davranışçı terapi ve oyun terapisi bulunur.
Bilişsel davranışçı terapide, çocukların anksiyete öncesi ve sonrası yaşadıkları olayların yeniden gözden geçirilmesi, uygun başa çıkma stratejilerinin geliştirilmesi gibi yöntemler kullanılır. Ayrıca, olasılık yönetimi ve rol yapma gibi tekniklerle çocukların kaygı düzeylerinin azaltılması amaçlanır. Oyun terapisi ise çocukların hislerini dışa vurmasına ve travmalarını işlemesine yardımcı olur.
Çocukların kaygıyla baş etme becerilerini geliştirmeleri için aile-okul-uzman işbirliği de oldukça önemlidir. Anne babaların, çocuklarının kaygı düzeylerini azaltmada önemli bir rolü vardır. Sevgi dolu ve güvenli bir atmosferin sağlanması, çocukların kendi kendilerine yeterlilik hissetmelerini sağlar ve kaygı düzeylerinin düşmesine katkıda bulunur.
Anne Babanın Rolü ve Tutumu
Anne babaların çocukların kaygılarıyla başa çıkmasında sergileyecekleri tutumlar son derece önemlidir. Ebeveynler, çocuklarının duygusal durumlarını anlayarak, destekleyici bir rol oynamalıdır. Erken yaşlarda, ebeveynlerin çocukların fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamaları, kaygı düzeylerini düşürmeleri açısından kritik öneme sahiptir.
Çocuklar, stresli ve kaygılı olduklarında, ebeveynlerinin tutumlarını gözlemlerler. Bu nedenle ebeveynlerin tutarlı, anlayışlı ve destekleyici bir yaklaşım sergilemeleri gerekmektedir. Ayrıca, çocukların endişelerini göz ardı etmek yerine, bu endişeleri ele alarak ve onları cesaretlendirerek baş etmek önemlidir.
Anne babaların şöyle bir yanlış tutum sergilemeleri sıklıkla gözlemlenir: Çocuğu kaygı duyduğu durumlarla baş başa bırakmak, yani onu savunmasız bir şekilde korktuğu durumlarla yüzleştirmek bu durumun çocuk üzerinde olumsuz etkiler yaratmasına neden olabilir. Bunun yerine, ebeveynler çocuklarının yaşadığı kaygıyı anlamalı ve onlara bu süreçte destek olmalıdır.
Sonuç
Çocuklarda anksiyete, başta ebeveynler olmak üzere çevresindeki herkes için dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. Anksiyete belirtilerinin tanınması ve erken müdahale, çocuğun gelecekte daha sağlıklı bir birey olmasına katkıda bulunur. Ebeveynler, sağlıklı ilişkiler kurarak, çocuklarının duygusal gelişimlerine yön verebilir ve kaygı düzeylerini kontrol altında tutabilirler. Bu bağlamda, çocukların ruhsal sağlığında erken destek almak, gelecekte oluşabilecek daha büyük problemleri önlemek adına önemlidir.